Mindfulness ve 7 Temel İlkesi🪷

Mindfulness, Türkçe'ye bilinçli farkındalık olarak çevrilen zihinsel pratik anlamına gelmektedir. Mindfulness pratiği, dikkatimizi tarafsız ve nazik bir şekilde yönetmeyi, nefesimizi, bedenimizi, hislerimizi, duygularımızı ve düşüncelerimizi yargılamadan gözlemlemeyi içerir. Mindfulness, bizi mevcut anın farkındalığını geliştirmeye davet eder ve düşüncelerimiz, duygularımız ve deneyimlerimizi daha fazla netlik ve şefkatle ele almamızı sağlayan bir yol sunar.

Mindfulness, stresi azaltmak, kaygıyı yönetmek, depresyonla mücadele etmek ve genel olarak daha mutlu ve tatmin edici bir yaşam sürmek için oldukça etkili bir yöntemdir.

Stresle Başa Çıkma Üzerine Bilinçli Farkındalık (MBSR) programının yaratıcısı Jon Kabat-Zinn, Ph.D., tarafından tanıtılan Mindfulness'ın 7 ilkesi, sadece zihni sakinleştirmekte kalmaz; bireyin bütün benliğinde bir dönüşümün kapılarını açar. Bu ilkeleri benimsemek, bireyin yaşamında bilinçli bir farkındalık ve derin bir tatminkarlık duygusu yaratır.

Haydi bu ilkelere ve yaşamımıza uygulanabilirliğine yakından bakalım:

1. Yargılamamak:

Yargılamama ilkesi, deneyimlerimiz sırasında zihnimizin üretmeye meyilli olduğu sonsuz yargıların akışını yönetmek noktasında devreye girer ve düşünceleri ve duyguları iyi veya kötü, doğru veya yanlış olarak etiketlemekten kaçınmak anlamına gelir.

Yargılamama, düşünceleri bastırmak veya negatif duyguların var olmadığını taklit etmekle ilgili değildir. Daha çok, bu düşüncelerin ve duyguların ortaya çıkışını gözlemlemeyi, onlara bağlanmamayı veya tepkilerimizi belirlemelerine izin vermemeyi içerir. Bu yaklaşım, stresi ve kaygıyı önemli ölçüde azaltır ve daha şefkatli iç diyalog geliştirmemize yardımcı olur. Düşüncelerin ve duyguların geçici olduğunu ve kişinin öz değerini veya gerçekliğini tanımlamadığını öğretir.

2. Hayata Yepyeni Gözlerle Bakabilmek:

Bu ilkeye "yeni başlayan zihniyeti" de denilmektedir. Her anı yeni bir deneyim olarak karşılamak ve her şeye açık olmak anlamına gelir. Her güne yeni bir başlangıç gibi yaklaşarak, öğrenmeye ve keşfetmeye hazır bir zihinle yaşamaktır. Geçmiş fikirler ve deneyimlerin yükünü taşımak yerine; her anın birbirinden farklı olduğunu bilerek, yeni doğan bir bebeğin heyecanı ve merakı ile dünyaya bakabilmektir.

3. İç Güdülerine Güvenmek:

Güven ilkesi, kendi içgüdülerimize güvenmemiz konusunda bizi teşvik eder. İç kaynaklarımıza güvenmemizi, kendi yeteneklerimize ve deneyimlerimizden gelen bilgeliklere inanmamız konusunda bizi destekler.

İç güdülerimize karşı güven geliştirmek, kendi düşüncelerimizi ve duygularımızı daha derinlemesine dinlemeyi öğrenmemizi sağlar, dışardaki görüş veya baskılardan gereğinden fazla etkilenmememizi sağlar. Bu iç güven, karşımıza çıkan her şeyle başa çıkabileceğimiz inancını geliştirir. Korkuyu ve kaygıyı azaltır ve daha istikrarlı, dengeli bir duygusal duruma doğru bir dönüşüm başlatır.

4. Çabasızlık ya da An'da Kalabilmek:

Çoğu zaman büyük bir kısmımız elde ettiğimiz zaferleri kutlamak için küçük bir zaman aralığı bile ayıramadan bir sonraki şeye ulaşmaya çalışmaktayız. Bir sonraki tatil rotamız, bir sonraki terfimiz, bir sonraki alışverişimiz vb. bu liste uzayıp gider. Hep bir sonraki adıma ulaştığımızda tam anlamıyla tatminkar olacağımızı düşünür ve bunu bekleriz.  Oysaki içinde bulunduğumuz andan mutlu olmadan ve sürekli geleceğe yönelik planlar kurup, hep daha iyisini, daha güzelini beklemek yorucu ve yıpratıcı olabilir. Her zaman bir sonraki şeye bakmak yerine, anın değerini bilmek gerekir. Her zaman daha iyi bir şey olmak için sürekli çabalamamıza gerek yoktur. Şu an kim olduğumuzdan ve nerede olduğumuzdan keyif almak daha önemlidir. Geleceği düşünmeyi bıraktığımızda, şu anki anda önemli olanları görmeye başlarız.

Çaba göstermeme, her anı olduğu gibi kabul etmekle ilgilidir, deneyimi isteklerimize veya korkularımıza uyacak şekilde manipüle etmeye veya değiştirmeye çalışmamaktır. Geleceğe veya geçmişteki pişmanlıklarımıza sıkı sıkıya yapışmamızı bırakmayı ve bizi şimdide sabitlemeyi öğretir. Bu yaklaşım, odak noktasını sonuçtan sürece, varış noktasından yolculuğa kaydırdığı için, anksiyete ve stresi önemli ölçüde azaltır.

5. Sabretmek:

Sabır, bilinçli farkındalığın önemli bir ilkesidir. Bu ilke, hayatın süreçlerinin kendi zamanında gerçekleştiğini kabul etmekle ilgilidir. Sabır, zorluklara dayanmak, beklemeyi kabul etmek ve sonuç odaklılığından uzaklaşarak yolculuğun tadını çıkarmak anlamına gelir. Bu yaklaşım, stresi azaltır ve iç huzuru sağlar.

Ayrıca, sabır, kabul ve yargılamama ile de bağlantılıdır. Şimdiki anı kabul etme ve derin bir farkındalık geliştirme sürecini teşvik eder. Sabır geliştikçe, bilinçli farkındalık artar ve ilişkilerde daha anlamlı etkileşimler sağlanır.

Özetle, sabır, hayata güven ve dengeli bir iç huzur ile yaklaşmayı sağlar, bilinçli bir yaşamın temel taşlarından biridir.

6. Kabul Etmek:

Kabul etmek, gerçeği değiştirmeye çalışmadan olduğu gibi kucaklamanın önemini vurgular. Bu ilke, her anı ve duyguyu direnç veya yargı olmaksızın kabul etmeyi teşvik eder, ve bu yaklaşım derin bir huzur ve iç dengenin kaynağıdır. Ayrıca, kendimizi ve başkalarını daha şefkatli bir şekilde anlamamızı sağlar, yaşamın akışına güveni artırır ve daha anlamlı ilişkiler kurmamıza olanak tanır. Kabullenme, gerçeklikle etkili bir şekilde başa çıkmamızı öğrenmemizi sağlar ve yaşamla uyumlu bir şekilde hareket etmemize olanak tanır.

Kabul etmek, her durumda onay veya uyum anlamına gelmez. Bilinçli farkındalık prensibi olarak, kabul, şu anki anı gerçekten olduğu gibi görmek, onu içine çekmek ve bu deneyimi yaşamaktır.

7. Bırakma Sanatı:

Mindfulness'ın temel ilkelerinden biri olan "bırakma" kavramı, düşüncelerimize, duygularımıza ve beklediğimiz sonuçlara olan takıntılı bağlılığı bırakma pratiğini ifade eder. Bu sayede geçmiş kırgınlıklar ve gelecek kaygılardan uzaklaşarak, özgürlük hissini güçlendirir ve duygusal yüklerimizi azaltırız.

Bırakma sanatı, duygularımızı ve düşüncelerimizi iç içe geçmeden, onların doğal akışına izin vererek gözlemlemeyi öğretir. Bu, bastırma veya inkar etmekle ilgili değildir, duygularımızı tamamen deneyimlemek ve ardından bilinçli olarak devam etmeyi seçmekle ilgilidir.

Bu ilke, duygusal dayanıklılığı artırır, şimdiki ana tam olarak odaklanmamıza izin vererek, bize daha zengin ve daha tatmin edici bir yaşam deneyimi sunar.

Daha Farkındalıklı ve Huzurlu Bir Yaşam İçin Mindfulness Teknikleri:

Mindfulness teknikleri ile günümüzün stresli ve hızlı yaşamın getirdiği zorluklarla baş etmek mümkün. İşte daha fazla huzur ve farkındalık için kullanabileceğiniz bazı mindfulness teknikleri:

1. Nefes Farkındalığı: Nefes egzersizleri ile nefes alıp verme sürecine dikkatlice odaklanmak, sakinleşmeyi sağlar ve stresi azaltmaya yardımcı olur.

2. Yürüyüş Meditasyonu: Yavaş ve dikkatli bir şekilde yürümek, attığınız her adımı hissederek atmak yürüyüş meditasyonu olarak adlandırılır. Bu meditasyon türünde, dikkatinizi nefesinize, adımlarınıza ve vücudunuzdaki hislere odaklarsınız. Amacınız, düşüncelerinizi ve duygularınızı yargılamadan anlık deneyiminize tam olarak katılmaktır.

3. Yoga: Yoga pratiği, bedensel farkındalığı artırırken aynı zamanda zihinsel dinginliği teşvik ederek anda kalmaya yardımcı olur.

4. Günlük Tutma: Günlük tutma, duyguları ifade etmenin ve zihinsel durumu anlamanın etkili bir yoludur.

5. Farkındalıkla Yemek Yemek: Yemek yeme eylemini bilinçli bir şekilde deneyimleme ve tüm duyularınızı kullanarak yemeğinizle bağlantı kurma anlamına gelir. Bu pratik, otomatik pilotta yemek yerine, yemeğinizin tadına, kokusuna, dokusuna ve görselliğine dikkat etmeyi içerir. Mindful yemek aynı zamanda, sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmenize ve kilo vermenize de yardımcı olabilir.

Uygulanması oldukça kolay olan bu teknikleri deneyerek hangisinin size en iyi geldiğini keşfedin ve hayatınıza daha fazla huzur ve farkındalık katın!🍀

Namaste🪷